Bugün, yüreklerimiz Filistin’deki kardeşlerimizin acısıyla çarpıyor. Gazze’nin karanlığa hapsolmuş sokaklarında yankılanan her çığlık, vicdanlarımızda derin izler bırakıyor. Bir millet, toprağı için değil sadece onuru için direniyor. Bir çocuk, hayatta kalmak için değil, görülmek için ağlıyor. Ve bir anne, kaybettiklerinin ardından hayata tutunmaya çalışıyor, umutla…
Bizler, burada, özgürce nefes alırken; bir coğrafyada insanlar her yeni güne bir belirsizlik, bir korku ve bir kayıpla uyanıyor. Bu sessiz çığlıklara kayıtsız kalmak, insanlığımızı yitirmek demektir. Bu yüzden buradayız. Bu yüzden toplandık. Çünkü biliyoruz ki bir yerlerde adalet çiğnenirken, hiçbir başarı, hiçbir ilerleme gerçek anlamda kutlanamaz.
Filistin’in tarihi, sadece bir coğrafyanın hikâyesi değil; insanlık onurunun, zulme karşı direnişin ve sabrın da hikâyesidir. Biz, bu tarihe tanıklık ediyoruz. Sessiz kalmıyor, görmezden gelmiyoruz. Kalemimizle, sözümüzle, dualarımızla Filistin’in yanındayız. Çünkü adaletin, vicdanın ve barışın dili evrenseldir. Ve biz bu dili konuşmaya, anlatmaya ve hatırlatmaya devam edeceğiz.